Endişe
Bizim yerimize; ama her nedense ucu terörizme, PKK'ya çıkan olaylarda endişe duyan ve hemen bu konuda 'endişeleniyoruz' diye açıklama yapan bir AB var. Dostumuz mu? Kesinlikle hayır! Amacı, kendileri Haçlı ortak, Türkiye Müslüman pazar ve bu pazarı yiyip bitirmektir. Be kardeşim Gülten Kuşanak gözaltına alınmış. Siz niye endişeleniyorsunuz? Sebep ne?
Biz de birlik üyelerinizin teker teker Ermeni soykırımı palavrasını onayladı diye hem endişe duyuyoruz hem de üzülüyoruz. Türkiye sizin, istediğiniz gibi at oynatacağınız çiftliğiniz değildir. Siz üstün Avrupalı oyununu oynayarak her şeyin üstünde olduğunuzu vurgulamaya çalışıyorsunuz. Size göre, Türkiye tarafınızdan yardım edilmeye muhtaç bir ülke.
Eğitim de geri, demokrasi de geri, askeri alanda geri, din alanında geri ve kendileri için tehlike; çünkü İslam. O zaman buraya medeniyet götürmeliyiz diyor bu medeniyetsizler.
Suriye'de Türkiye'nin karşısında yer alıyorlar, Irak'ta karşısındalar; fakat PKK'nın, PYD'nin yanındalar. Biz de sabahtan akşama bunların arasına girmek için uğraşıyoruz. Bari bunu yaparken Milli onurumuzdan, Milli şahsiyetimizden, boynuna tasma geçirmeyi kabul etmeyen bağımsızlık karakterimizden taviz vermesek…
Gerekiyorsa yeniden oturmalı, tartışmalı, yeni kararlar almalıyız. Hep AB tarafından verilen umutla yaşamaya alışmamalıyız. Ne Amerika, ne Rusya, ne AB bizim kurtarıcımız değildir. Kimse, hiçbir politik akım bunları Mehdi olarak görmemeli, hizmetinde olanlar derhal onları yalnız bırakmalıdır.
Onlarda böyle bir şeye cesaret edemeyeceğimizi anlamış görünüyorlar. O yüzden bastırdıkça bastırıyorlar. 'Aramıza almayız ha' diye tehdit ediyorlar. Sanki alacaklarmış gibi davranıyorlar. Biz de ortaya attıkları her şeye inanıyor, içlerinde olmak istiyoruz. Sanki AB ülkesi olunca tüm dertlerimiz bitecek, sokak ortasında kadınlar öldürülmeyecek, 520 lirayla geçinme derdi son bulacak, gençlerin, hemen herkesin iş sorunu çözülecek. Sana sana aldanmaya devam ediyoruz.
Hani meşhur fıkrada olduğu gibi; "Bir ilçede hala efe kıyafetleriyle yaşayan, mert bir efe varmış. İlçede Avrupalı Dostlar Derneği varmış. Bu dernek sadece üyelerini aralarına alırmış. Efe bu işe çok içerlemiş, benden daha düşük adamlar aralarında bulunuyor, benim gibi bir efeyi, nasıl oluyor aralarına almıyorlar? Üye olmak için müracaat ediyor. Hay hay diyorlar. Ancak üye olmanız için yerine getirmeniz için gerekli şarlarımız var. Efe de eyvallah diyor. Buyurun söyleyin.
Bir kere çok sertsiniz, inceleceksiniz. Giysileriniz çok gereksiz, bu çağda böyle giyinilmez. Ve benzeri birçok şart öne sürerler. Allah var bu şartları kabul etmeyeceklerini sandıkları efe ertesi gün, traşını olmuş, efe kıyafetlerini atmış, üstüne takım elbise giymiş, herkesi fotör şapkasıyla selamlayan bir şekilde geliyor. Çok güzel olmuşsunuz diyorlar. Yalnız sizi aramıza alabilmemiz için bir şartımız daha var.
Efe, inceldiğini de göstermek için hay hay der. Nedir şartınız? Bir komisyon kuracağız belirlenen süre içerisinde sizi takibe alacaklar, tam değiştiğinizi bize rapor edecekler. Yalnız yürüyüşünüz çok sert, kıvırta kıvırta yürüyeceksiniz. Yani yürüyüşünüzü değiştireceksiniz. Efe baş üstüne der gibi yapar ve çıkar.
Efe, her yerde komisyonca takip edilir. Yürüyüşünü de değiştirmiştir. Oynak oynak yürür. Ve gün gelmiştir artık. Komisyonun önünde değerlendirme yapılır. Karar açıklanır. Çok başarılı bir değişim süreci yaşadınız. Ne dediysek yaptınız. Yürüyüşünüzü bile değiştirdiniz. Bizim amacımız sizin müracaatınızı kabul etmekle sizi değiştirebilmekti. Bunda Muaffak olduk. Dolayısıyla artık aramıza girmenize gerek kalmadı.
Efenin tüm dünyası yıkılır. Cicili elbiseleriyle kırıta kırıta çıkar gider."
Sonumuz efenin sonu gibi olmaz inşallah. Değerlerimizi yitirip, onların her iteğini yerine getiren, taviz üstüne taviz veren bir ülke olmayız inşallah.
Benim endişemde bu!
Sağlıcakla kalın!
Fikri ATILBAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.