'Öte dünyaya gitti arkasından konuşma' demek insanın konuşmasına engel olmuyor. Dini manada da ölüleriniz hakkında kötü konuşmayın diyorlar. Bir adam, genel manada sizin karşısında olduğunuz bir şeyi yapmış ve ölmüşse, bunun söylenmesinde, konuşulmasında ne tür bir mahsur olabilir. Adam yaşarken bunları yapmış bunun bilinmesinde ne mahsur olabilir. Onun için her ölenin ardından rahmet okunmaz. Şimdi beyazperdenin jönlerinden Tarık Akan öldü ya, birileri solcu bir kahraman ölmüş gibi davranıyor. Bazıları da küfrediyor. Küfür Müslüman'a yakışmaz. Ancak birisini de olduğundan fazla göstermek, ölüsünün üstünden politika yapmak hiç kimseye yakışmaz.

Nasıl ki kimse tarihi şahsiyetler üzerinde konuşmasını kısıtlamıyor, kendi dünya görüşlerine aykırı bulup konuşuyorlar ise, bir insanın yaşarken ne olduğunu bilmek ve konuşmanın bir günahı olduğunu sanmıyorum. Yaşarken kötü olduğuna inandığımız ve hakkında konuştuğumuz biri ölünce görüşlerini de mi terk ediyor, değiştiriyor, onun için mi hakkında iyi laflar edeceğiz?

Memleketin savcısını şehit eden DHKP-C'liler için sorulan bir soruya, "Ben öyle bir laf kullanmak istemiyorum" diyen Tarık Akan 'Yapılan eylem yanlış oraya girmeleri yanlış diyorum, Ben onların için terörist lafını kullanmam' demiştir. Eli kanlı teröristler için bu lafı kullanan adamın PKK'ya terörist demeyenlerden, meslektaşı akil adam Kadir İnanır'dan ne farkı vardır?

Oysa Lider Devlet Bahçeli'nin söylediği, " 'PKK terör örgütü değildir' diyen herkes PKK'lıdır" diye açıkladığı güzel ve doğru olan sözünü nereye koyacağız? 'PKK terör örgütü değildir' demek insanlığa ihanet değil midir?

Hayatı boyunca bu ve benzerleriyle mücadele etmiş insanlar bu tür adamlara rahmet okumak zorunda değildir. Ölüye gösterilen saygıyı gösterir o kadar. Eğer ölen kişinin yaşarken savundukları tartışılıyorsa, zaten o zaman isteseniz de, istemeseniz de o kişi tartışma içine giriyor demektir.

Bazı insanlar da meseleleri kendi üzerinde toplamaya çalışır. Bunu iyi niyetle yapanlar olduğu gibi, bazıları da dikkatleri üzerine çekmek için, dünyanın merkezine kendini koyduğu için yapar. Aynen Meral hanımın, "Mesele benim MHP adaylığım ise, kimseyi incitmeye gerek yoktur. Ben buradayım…" demesi çok yanlış ve ucuz bir kahramanlıktır. En başından beri yaptığı gibi tribünlere oynamaktır.

Çünkü özel olarak Ülkücüler gözaltına alınmamıştır. Haksızlık varsa giderilir. Hafazanallah kimsenin başına böyle bir olay gelmesini istemem. Ancak elin BBP'cilerini de Ülkücü diye tanıtmak ne derece doğrudur. Gazeteniz hiçbir şekilde Fethullah Gülen adını kullanmayı yasak edecek, siz FETÖ karşıtıyız diyeceksiniz.

Fethullah'ı renk körüdür diye öveceksiniz, bir gün hoca efendiyi herkes anlayacak, ne mutlu şimdiden anlayana diyeceksiniz, diyalogu öveceksiniz, onu dinleseydik insanlar ölmezdi diyeceksiniz… Kim için? Pensilvanya Eyaletindeki evinde rahat rahat oturan ve daha önceleri, "Adnan Menderes'in idam edilmesinde Alparslan Türkeş'in yüzde 50 vebali vardır" diyen bir zat için. Ondan sonra adınız FETÖ'yle yan yana kullanılınca kızacaksınız. Yok, öyle yağma!

Mesele siz değilsiniz hanımefendi, Türkiye'nin karşısında olan bir zihniyet. Onun için olup biten her şeyi kendinize yapılmış gibi algılamayın lütfen.

Unutmayın ki ne dünyanın merkezindesiniz, ne de dünya sizin etrafınızda dönüyor. Ülkücülerin baba, ata yuvası ocağı Milliyetçi Hareket Partisini Ülkücü olmayan birine teslim edeceklerini sanmakla en büyük yanlışı yaptınız.

Kader arkadaşı dediğiniz birinden faksla randevu istemeniz de bazılarını şaşırtmış olsa da, sizin saraylı olduğunuzu göstermiş oldu.

Lider Devlet Bahçeli, boşuna oyunları bozacağız demiyordu. Allah razı olsun Allah'ın inayetiyle bozdu da, hem Türkiye'yi hem de MHP'yi kurtardı.

Sağlıcakla kalın!

Fikri ATILBAZ