Y-CHP ve Türk!

Dünkü yazımı CHP’ye ayırdım. Keşke bir daha yazmak zorunda kalmasaydım. Ya da CHP bana yazdırmasaydı. Olsun be, ben yine yazayım. Türk’e düşmanlık edenler iyice ifşa olsunlar. Kartal’daki buluşma, ifşa olsun. Türk’e karşı olanların birlikteliği Kartal’da olduğu gibi bir araya gelsin. Direne direne kazanacaklarını iddia etsinler. Bu rezilliği ancak kafamıza, kalbimize, unutmayacağımız yerlere işleriz. Mademki Türk’üz, hak bize tecelli ettiği müddetçe Y-CHP’nin yaptıklarını, komünistliklerini içimize işleriz. Zavallı Y-CHP, yaptıklarınızı unutamayız. Unutturmayız.

Y-CHP hakkında yazmayalım dedim. Ancak bu konuda yazmamak insanı hür iradesinden çıkmış hissettiriyor. Bu kalleşliği görmemesini gerektiriyor. Ancak nasıl ve ne kadarını görmeyeceksin. Bırakalım yaşasınlar mı diyeceğiz. Ne de olsa haklılar mı diyeceğiz. Bir sokak kaltağının bile yapmadığını bırakın yapsınlar mı diyeceğiz? Bu ne aymazlık, bu ne gıcıklık? Bu ne Türk düşmanlığı, Kürt seviciliği? Beyler şunu iyice anlayın, idrak edin ki Mustafa Kemal Atatürk dediğimiz büyük insan, Gazi oldu, Başbuğ oldu ancak hayatının hiçbir noktasında Türk Milletinden değilim demedi. Zaten diyemezdi. O her zaman hatırlattığım gibi Türk’ü yüceltti.

“Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği, bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne en az 7000 senelik Türk beşiğidir! Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu, sonra onlara alıştı, onların oğlu oldu! Bugün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu, Türk oldu! Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir!”

İşte Atatürk’e göre, Türk her zaman buydu! Atatürk’ün büyüklüğü bu gerçeği yalansız kabul etmesi ve dünyaya duyurmasıydı. O tüm Türklük karşılarına karşıydı. Ve her şeyden önce Türk olmayı kabul ediyordu. Ne mutlu ki ona Türk olarak yaratılmayı ayrıcalık olarak kabul ediyordu. Aynen bizim gibi. Türk’ün aklıyla Allah’a daha iyi bir kul olunacağının farkındaydı. Bu bilinçle yaşadı ve tüm Türk düşmanlarının aynı zamanda dünyaya da düşman olduklarını gördü. Belki dünyaya nizam verme fırsatı olmadı ama Türkiye ye bu fırsatı verdi. “Ne mutlu Türküm diyene!“ Diyerek herkesi bu fikre aşina kıldı. Türk adı yine dünyanın her yerinde olduğu gibi, korkusuzca, Bozkurt olarak kullanılmaya başladı.

Her Ülkücü anlamalıdır ki; Kavgamız, mücadelemiz, asla bitmemiştir. Bu yol Türk’ün yarım kalmış yoludur. Atatürk’ün vasiyetidir. Türk Milliyetçilerinin günahsa bu vebalidir, yeminidir. Allah güç, kuvvet versin bu vasiyeti gerçekleştireceğiz. Türk dünyaya yön verecek ve yeni istikamet çizecektir.

Bunu düşmanlar kabul etse de, etmese de gerçekleştirecektir. Bu sınırsız bir hülya, en büyük gerçekliktir. Başbuğ Mustafa Kemal’ce dile getirilişi, “Ne mutlu Türküm diyene”dir. Tüm dünyaya Türklüğün seslendirilişi budur. Y-CHP ister kabul etsin, ister etmesin! İster kendisine uygun gördüğü Kürtçülüğü yapsın. Biz onlarla, bu fikre karşı olduklarında bir olduk ve yine bir olacağız. Sadece Türk’üz diyebildikleri gün, Türk olduklarını kabul ettiklerinde yanlarında durabiliriz.

Kürt’ten ya da her türlü ırksal menşeden kurtulup, her şeyden önce Türk’üz diyebildikleri gün Atatürk’ü tanımış ve Türk’ün kurduğu dünyaya anlamış ve evet demiş olurlar. Yoksa onun haricinde her zaman bedbahttırlar ve bedbaht olmaya mahkûmdurlar.

Türk, ancak Türk olduğunu korkusuzca haykırabildiği gün Türk’tür!

Sağlıcakla kalın!

 

Fikri ATILBAZ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fikri ATILBAZ Arşivi
SON YAZILAR