Aydınlıkçılar ve Ülkücüler Bir Arada Olur mu?
Biri lütfen bize açıklasın! İzahta bulunanlar, bizleri de aydınlatacak. Bir sorun var, kasanın soyulmasına engellerin kaldırılması isteniyor, buna da, "neden" "sebep" uyduruluyor; ancak sonuçta aynı hedefte buluşuluyorsa biz daha ne diyelim? Doğu Perinçek ve arkadaşlarının ortak tavrı olan, "Milli Seferberlik İçin Güçlü Meclis Güçlü Hükümet Cumhurbaşkanlığı Sistemine Hayır!" itirazına karşı; İrfan Özcan, Müsavat Dervişoğlu, Alişan Satılmış, Suat Başaran, Azmi Karamahmutoğlu. Ulvi Batu, Mustafa Hakan Ünser, Servet Avcı, Harun Öztürk yayınladıkları ortak mektupla bir anayasa karşıtı pakt oluşturdular. Bu amaçları ayrı olduğuna inandığımız ortaklara hele Y-CHP'nin, PKK'nın, YDH-G'nin, HPG, YPG, KCK'nın ve daha nicelerinin de ortak olduğu, BDP'nin de aralarında bulunduğunu düşünürsek, karşımızdaki tablonun, ne menem bir tablo olduğunu idrak etmemiz mümkün olmaz!
Ülkücü diye saydığımız iki-üç isim dışında herkesin korkusuzca Ülkücü diyeceği insan olmadığını biliyoruz. Ve şimdinin "Vatan"ı, eskinin "Aydnınlık"ıyla, Y-CHP ve BDP'yle ortaklıklarına bir şey dememiz mümkün değil. Ocak Başkanlığı yapmış nice isimler varken, niye son zamanlarda adeta başrol oynayan insanları sahneye çıkarıyorlar bir düşünelim lütfen!
Doğu Perinçek'in, Abdullah Öcalan'ın, Selahattin Demirtaş'ın, inanmadığımız insanlarla, Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış kişilerle nasıl ve ne maksatla bir araya getirebiliyordu? Buna hangi güç salık veriyor ve Kızılelma Operasyonu nasıl sahneye konuyordu? Bu işlerin kompetanı olarak bilinen Veli Küçük bu birlikteliğin içinde midir? Lider Bahçeli'ye karşı, yeni bir Veli Paşa mı oluşturdular? Ülkücü Hareket bütün bunları düşünerek yeniden yeni denizlere yelken açmalıdır.
Yoksa bu birliktelik 30 Ağustos 2003 tarihinde meydana gelen, çok ilginç hadisenin bir benzeri mi? Bu hadise üzerine düşünülmesi gereken bir hadisedir! O günün koşullarında tutmayan bu organizasyon, bugün tutar mı bilinmez? İçimize dert olan böyle bir şeyin asla olmaması, gerçekleşmemesidir. Yine de böyle olayları düşünmek zorundayız.
Milliyetçi olmayanların, Milliyetçi Hareket Partisinden kopanların böyle bir işe kalkışmaları gayet normaldir. Bu yazdıklarıma haklısın diyenler olacağı kadar, bazı cenahtakiler hayır diyenlerdir. Bunu zaman gösterecek? Hep birlikte yaşayacak ve göreceğiz! Ülkücü Hareket için, "Vatancılarla" eski "İşçi Partililerle" bir arada düşünmek kadar ağır bir şey olamaz!
Bizi böyle düşündüren daha önce yaşadıklarımızdır. Kimse bir yerinden uyduruyor demesin. Olayları takip edince çıkış noktası bu oluyor. Yani mecburiyetten. Yani kimse yanlış algılamasın ve yanlış değerlendirmesin, olayların yaşanış biçimi, durakları ve geldiği nokta böyle... Yani zorlama yok!
Eğer böyleyse, bu hareket tamamıyla haksız bir hareket, başarısız bir hareket olacaktır. Bu birliktelik, iyi düşünülmemiş bir birlikteliktir. Bu geçmişi hayırsız olan, karanlık olan, tutarsız olan, düşman kardeşlerin birlikteliğidir. Bu yüzden sonu karanlık olan bir harekettir. Ve asla tutmayacaktır. İstemeyerek gördüğümüz, Ülkücü Hareketin, Türkiye'nin karşısında olanların, bugün adamdan görülüp birlikte yürünülmemesidir.
Bu yol ızdırap içindekileri, katmerli bir şekilde ızdırab'a taşıyanların, bu yolda ıztırar ettikleri, gördükleri gerçeğidir. Iztırar, mecburi istikameti doğurur. Bu da bize göre doğru hareket değildir. Iztırar=zorunluluk olduğuna göre, bize yakışan bir Harekettir. Karşımızdakileri biz bu hale getirmeliyiz. Eninde sonunda gerçekleri göreceğiz.
O gün geldiğinde Allah vere, .Allah için doğruyu görenler, Allah vere de Doğru olanda karar verirler. Yani yanımızda yer alırlar! Taşıdığımız canın kıymetini bilirler. Türk olduklarını ve bunu ne anlama geldiğinin farkında olurlar. Türk'e, Türk'ten başka dost olmadığının bilincindedirler inşallah.
"Ne mutlu Türküm diyene!"
Sağlıcakla kalın!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.